“Birinci Elden Otizm”, Saime Yakupoğlu, 2 Nisan 2014 Varsa biraz vaktiniz, otizm nedir, ne değildir anlatmak isterim. Bugün dünya otizm farkındalık günü. Gönül isterdi ki ülkemizde de diğer ülkelerdeki gibi etkinlikler yapılsın. Gönül isterdi ki, ülkemizde de özel çocuklar için araştırmalar yapılsın, ilerleme kaydedilsin… Otizm, sonradan yakalanılan bir ‘hastalık’ değildir. İlaç içerse iyileşmez insanlar ya da fiziksel bir değişiklik yapılsa geçmez. Doğuştan gelir otizm. Önce göz temasından anlarsınız. Gözünüze bakmaz, ilgisizdir. Hatta otizmli çocukların büyük bir kısmının kulaklarını kontrol etmeye götürür aileleri, duymuyor ya da az duyuyor zannederler. Ama onların sadece ilgilerini çekmez. Adlarını söylemeniz ya da seslenmeniz ilgilerini çekmez. Onlar sadece ilgilendikleri şeylere odaklanırlar, belirli bir düzen isterler. Benim kardeşim küçükken vitrindeki tüm fincanların ters olmasını isterdi, çevirsek mutlaka gelip düzeltirdi. Böyle takıntıları vardır otizmlilerin ve had safhadadır bunlar. Anlatamaz otizmli bir çocuk. Çoğu anlatamaz, dil eğitimi alanı varsa çok ufak yaştan beri, belki. Düşünün ki, bir şey istiyorsunuz. Kendiniz alamıyorsunuz ama. Söyleyemiyor onlar. Yılların birikmiş duyguları, hisleri… Biz olsak çatlarız. Onlar anlatamıyor. Şanslı iseler yanlarında istediği şeylerin resimleri varsa gösterirler. Yoksa gösterecek bir şey, öyle kalır o. Sessiz, sükunetle… Kriz nöbetleri vardır onların. Saatlerce bağırıp ağlayabilirler. Öfkedir bunların hepsi ama size zarar vermek istemezler gerçekten. Kendilerini kontrol edemezler, anlatamazlar ki. Kavga ettiğinizde, ona kızıp bağırdığınızda kalbi kırılır, biraz önce öfkeyle bağıran çocuk gözlerinden yaşlar akan, dudaklarını büzen, sessizce ağlayan birine dönüşür. O his nasıl acıtır, can yakar; kardeşi, evladı böyle olanlar bilir bir tek. Masumdur onlar. Ne kötü, ne iyi bilmezler. Karşısındakinden kötü niyet beklemezler. Hemen kandırabilir onları biri, o yüzden hep yanında olmalısınız. Onlar için büyük şeyler ifade eden küçük şeylerle inanılmaz mutlu olurlar, gazete mesela. Ya da küçük bir top. Yanından ayırmayabilirler aldığınız şeyleri, onlar için önemlidir. İnsanlar anlamaz. Neden otobüse bindirdiğimiz için kızan hayvanları mı dersiniz, dışarıdayken yürümekten başka bir şey yapmadığı halde acayip acayip bakan mı, yanına bile yaklaşmayan mı, küçük çocuklara onun hakkında bir şey söyleyip korkutanlar mı? Oysa hiç bir farklılığı yoktur onun, sadece konuşamaz, nerede ne yapılacağını bilemez. Bilmez çünkü, nereden bilsin? Zarar verir mi ki kimseye, kuştan bile korkar o? Eğer siz de günlük hayatta denk gelirseniz otizmli birine, az önce saydıklarımı yapmayın sakın. Gerçi artık insanlar değişti, eskisi gibi davranmıyorlar. Ben yine de söyleyeyim. Konuşabiliyorsa muhabbet edin, yardım edin, gülümseyin. Otizmli olman kimsenin seçimi değil o hayatı yaşamak. Ama bizim yardım etmek elimizde.
Otizmli kardeşi olan bir ablayım ben. Daha çok anneyim aslında, otizmli kardeşin olması küçük yaştan beri büyük sorumluluklara sahip olmak demektir, koruyucu bir kişilik kazanmaktır zamanla.
Sevgi nasıl gösterilir bilemezler. Sosyal ilişkileri neredeyse yoktur otizmlilerin. Ama sevgi görmeyi çok severler. O kadar mutlu olurlar ki, gözlerinde görürsünüz. Ve siz üzüldüğünüzde, ağlarken ya da moraliniz bozukken etrafınıza oturup çaktırmadan size bakarlar, acaba neden üzgün diye. Anlayamaz elbet, ama güldürmeye çalışır kendi gülerek.
Arkadaş çevresi de yoktur, arkadaşı yoktur çünkü. Sizsiniz onun her şeyi. Bir gruba giremez, çocuklar onlarla oynamak istemez, çünkü otizmli çocuklar farklıdır. O ister ama diğerleri gibi olup oynamak. Çıkıp oynayamaz ama, pencereden seyreder onları tüm gün boyunca. Eğlencelerine bir köşesinden ortak olmaya çalışır.
Özeldirler. Elindeki fasülye tanelerinin sayısını saymadan bilebilirler. Gittiği bir yolu bir daha asla unutmayabilirler. Ya da mükemmel resimler çizebilir, uzun matematik işlemlerini bir çırpıda bakarak yapabilirler.
Dünya otizm farkındalık günü bugün. Aynı zamanda benim kardeşimin de doğum günü. İyi ki doğdun kardeşim, iyi ki varsın. Başka bir kardeş bu kadar seviliyor mudur, bilmiyorum.