Uzm. Psk. Ayşe Büşra Subaşı Yurtçu, Özel Eğitim Doktora Adayı Otizm Spektrum Bozukluğu, doğuştan gelen, belirtileri yaşamın ilk üç yılında ortaya çıkan karmaşık bir nörogelişimsel bozukluktur. Otizmin nedeni henüz kesin olarak belirlenememiştir. Ancak, yapılan araştırmalar otizmin genetik temelli olduğuna ilişkin bulgular sunmaktadır. Bununla birlikte çevresel koşulların otizm üzerinde etkili olduğuna ilişkin görüşler bulunmaktadır. Ancak, otizmin çocuk yetiştirme özellikleri, ailenin ekonomik koşulları, hangi coğrafyada yaşandığı ya da ırkla ilişkisi olmadığı bilinmektedir. Otizm hakkında bilinenler ve düşünülenler son 30 yılda oldukça büyük bir değişim göstermiştir. 30 yıl önce otizmin çok nadir görülen bir gelişimsel bozukluk olduğu ifade edilirken günümüzde en sık görülen gelişimsel bozukluk olduğu görülmektedir. İstatistikler günümüzde her 68 çocuktan 1’inin otizmli olduğunu ve otizmli birey sayısının yıllar içinde giderek arttığını göstermektedir. Kesin nedeni belirlenememiş olan otizm için tıbbi bir tedavi yolu bulunmamakla birlikte otizmli bireylere yönelik uygulamalar içinde en büyük gelişmeleri barındıran alanın eğitim olduğu görülmektedir. Günümüzde otizmli birey sayısındaki artışla birlikte otizmli bireylere yönelik sunulan onlarca farklı uygulamayla karşılaşılmaktadır. Özellikle, çocuğu otizm tanısını yeni almış olan aileler Internet üzerinden yaptıkları araştırmalarda bu çeşitlilik karşısında şaşkınlığa düşmekte ve çaresizlik içinde bu alternatiflerden deneyebildikleri her birine başvurmaktadırlar. Oysa bir alternatifte karar kılmak, o uygulamaya zaman, enerji ve para yatırmak anlamına gelmektedir. Bu kaynakların sınırlı olduğu düşünüldüğünde, hangi uygulamanın seçileceği büyük önem taşımaktadır. Bu noktada, uygulamaların etkilerinin bilimsel araştırmalarla desteklenmiş, başka bir ifadeyle bilimsel dayanaklı olması, aileler ve uygulamacılar açısından dikkat edilmesi gereken en önemli ölçüttür. 1970’lerden önce yapılan araştırmaların bulguları otizmli çocukların ileri derecede zihinsel/davranışsal yetersizliklere sahip oldukları ve yapılan uygulamaların bu çocuklar üzerinde çok az etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Ancak, 1970’li yıllardan itibaren otizme yönelik eğitim uygulamalarında önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Geçmişten günümüze, otizmli bireylere yönelik uygulamalar arasından, en fazla sayıda bilimsel araştırmayla etkililiği desteklenmiş kapsamlı uygulama, erken yoğun davranışsal eğitimdir. Uygulamalardan en iyi düzeyde yararlanan otizmli bireylerin en erken yaştaki çocuklar olduğu görülmektedir. Tanı koymanın giderek kolaylaşması ve belirtilerin daha erken yaşlarda fark edilebilmesi, günümüzde çocukların erken eğitim alabilmesini kolaylaştırmaktadır. Erken yaştaki çocukların yoğun (haftada 20-40 saat) davranışsal eğitim almaları, onların işlevde bulunma düzeyini önemli ölçüde artırmaktadır. Bunun yanı sıra, bu uygulamaların kurum yerine evde gerçekleştirilmesi, çocuğun tüm yaşam alanlarına müdahale etme, ailenin bilgi ve becerilerini artırma ve tüm zamanı verimli kullanmayı sağlayarak uygulamanın katkılarını artırmaktadır. Önemli araştırma destekleri bulunması nedeniyle önerilen erken yoğun davranışsal eğitim, bir ekip çalışmasını gerektirmesi ve yoğun olması nedeniyle aile açısından oldukça pahalı bir uygulamadır. Ne yazık ki devlet tarafından otizmli çocuklar için sağlanan eğitim desteği, gerekli yoğun eğitimi karşılamaktan çok uzaktır. Bu nedenle söz konusu uygulamalardan çok az sayıda otizmli çocuk yararlanabilmektedir. Otizm alanında faaliyet gösteren STK’lar ve akademisyenler, bütün otizmli çocukların erken yoğun davranışsal eğitimden faydalanabilmesi için çeşitli projeler ve farkındalık çalışmaları yoluyla devlet desteğini sağlamak için uğraş vermektedirler.